Demokrasi Paradoksu

Doğu Akdeniz' de ve Ortadoğu' da siyasi istikrarını, savaş ve olağanüstü hal koşullarına rağmen aralıksız koruyabilen tek demokrasi olan İsrail' de, sayıları gittikçe artan partilerle, aynı kaynaktan gelen fakat aralarında derin siyasi düşünce ve dini anlayış farklılıkları bulunan başlıca iki büyük grup ve çok sayıda küçük grup birlikte yaşam alanı bulmaya çalışmaktadır.
Kimi zaman başbakanın bir suikast sonucu öldürülmesi pahasına sürdürülen İsrail' daki demokrasinin kendine özgü pek çok önemli sorunu bulunmaktadır.

İsrail' deki demokrasinin siyasi aktörlerini “Yahudi Partileri” ve “Azınlıkların listesi” şeklinde iki ana kümeye ayırmak mümkündür. Azınlıklar listesinin bir diğer adı, Araplardır. Bu gruba, Müslüman ve Hıristiyanlar girmektedir. Seçmenin çoğunluğunun oy verdiği iki parti vardır: “Sosyal Demokrat İşçi Partisi” ve sağcı “Likud Partisi”. Bu iki büyük partili siyasal yapıya, 1989' da Sovyet Blokunun dağılmasıyla gelen göçmenleri de eklemek gerekir.
İsrail seçim sisteminde; azınlıklar, nispi temsil esası olduğundan parlamentoya (Knesset) girmeleri mümkündür. Parlamentoya girmek için engel, oy barajıdır. 1992 yılında yaplan değişiklikle, baraj oranı yüzde 1' den yüzde 1.5' a çıkarılmıştır. Seçimlerde tüm ülke tek bir seçim bölgesidir. Ölüm veya azledilme durumunda, boşalan koltuğa, giden vekilin bir alt sırasındaki partideki kişi seçilmektedir.

İsrail devletinin kuruluşundan beri, seçimler nispi temsile göre yapılmaktadır. İsrail demokrasisinde, farklı grupların oranlı şekilde temsili için diğer partilerle ortak hareket etmesi mümkündür. Vekil seçilebilmelesi için:

- Bir Yahudi devleti olarak, İsrail devletinin varlığını reddetmemek
- Devletin demokratik niteliğini reddetmemek
- Irkçılığa teşvik etmemeleri gerekmektedir (İsrail Anayasası md. 57)

Bu 3 kuraldan birisine aykırı faaliyet tespiti edilirse, parti seçimlere sokulmamaktadır. Çoğunluğun oyunu alan partiler, hükümet olabilmek için azınlığın oyunu alan küçük partilerle borçludur. Böyle olunca da, birçok kez siyasi şantaj, devamlı kriz gibi tehlikeler bulunmaktadır. 1988 seçimleri sonrası su yüzeyine çıkan siyasi sistemle ilgili yapısal sorunlar iki konu ile belirginleşmiştir:

1- Din – devlet ayrımını sağlayan ve insan haklarına dayalı bir yazılı anayasanın eksikliği
2- Etkin koalisyon hükümetlerinin kurulamayışı

İsrail siyasi partileri, fazlasıyla ideolojik temellere sahip olduğundan ve kişisel sürtüşmeler devamlı olarak yaşanmaktadır. Bu yüzden hiçbir parti tek başına hükümet oluşturamadığından, hükümetler her zaman bir koalisyon hükümeti halindedir. Bu durum sürekli hükümet krizleri yarattığından, çözüm arayışları sonucunda "dönüşümlü başkanlık" adını verdikleri ve Türkiye' de de yankı bulan ilginç bir deneyim yaratmışlardır.

1984' de iki ana parti olan İşçi Partisi ve Likud, seçimlerden başbaşa çıktıklarında, Shimon Peres ve Yitzhak Shamir "dönüşümlü başkanlık" modelini uygulamışlardır. Sandalye fazlası olan Peres, ilk iki yıl görev alıp Shamir' e koltuğu devretmiş, en önemli iki sorunu olan yüksek enflasyon ve askerlerin Güney Lübnan' dan çekilmesi sorunu çözülebilmiştir. 1988 seçimlerinde de uygulanan model, 1990' da araplarla barış süreci konusundaki uyuşmazlık yüzünden dondurulmuştur.
Hükümet krizlerinde yaşanan problemlerin nedenleri:
1- Hükümet kurma, seçmene rağmen yapılmaktadır.
2- Sistem sürekli hizipçi küçük partiler üretmektedir.
3- Küçük partilerin gücü fazladır.
4- Koalisyonda bulunanların veto hakları, karar almayı etkilemektedir.

Bernard Susser: "Küçük partiler genel olarak dinci partilerdir. Bu partilerin istekleri genelde dini konular olduğu için; büyük partiler başarı sağlamak adına daha az rüşvet vermiş oluyordu bu partilerle uzlaşınca. Bu tarz talepler kabul edilince, seçmen; yozlaşan ve pazarlık unsuru bir sistem olarak algılıyordu seçimleri."
"Sistem işlemesi adına, büyük partilerin yapabilecekleri pek de birşey yoktur. En akılcı hesaplar sonucunda, kaçınılmaz olarak dinci partilerle koalisyon kurmaya mecburdurlar." demiştir.

1996' da yapılan seçimler ile doğrudan başkan seçilmesi, Avrupa tarzı politikadan Amerikan tarzı politikaya doğru keskin geçiş olmuştur. İki büyük parti, Abd' de olduğu gibi başkanlık yarışına girmiştir. Başkanlık seçimleri ayrı yapıldığından, küçük partiler kendilerine yakın adayı desteklemiş, genel seçimlerde kendi partilerine oy vermiştir.
Başbakan, halkın oyuyla seçilmesinin yanında yasamadan da güvenoyu almak zorundadır. Kuvvetler ayrılığı ilkesinden uzaklaşılmıştır böylelikle. Yürütme ve yasama ise birbirlerini fesih edebilmektedir.
İngiltere Manda Yönetimi olarak kurulan ve İngiliz parlamenter seçim sistemini kuruluşunda kullanan İsrail, Türkiye' deki siyasi yelpazeye benzer bir keskin siyasi parçalanma / ufalanma yaşamıştır. Benzer siyasi tabanlara hitap eden partilerin birleşmekten özenle kaçınması, Knesset seçimlerinde hiçbir partinin tek başına hükümete imkan tanımamıştır. Amerikan başkanlık sistemine benzer yeni yapısı ile yapılan başbakan seçimlerinde, iki başbakan adayı arasında geçen rekabet sonucunda, başbakanın seçilmesi bu modelin tartışmasız avantajı olarak kabul görmüştür.

Hiç yorum yok: