Yerel Yönetimler ve demokrasi

Yerel yönetimler ile demokrasi arasında bilindiği ölçüde bir yakınlık olup olmadığı konusundaki tartışmanın, yerel yönetimlerin kökeni ve demokrasinin tarihi ortaya konulmadan anlaşılması zordur.
Demokrasi, halkın kendi kendisini yönetmesi anlamında temel edilmiş bir kavramdır. Demokrasi kavramı, Eski Yunanca "Demokratia" kavramından gelmekte ve "demos" ve "kratia" ya da "cratos" kavramlarından türetilmiştir. "Demos" kavramı, eski Yunancada "mahalle" sözcüğünden türetilmiş olup “mahallede yaşayan halk” anlamına gelmektedir. Eski Yunancada "kratia" ya da "cratos" sözcüğü ise ingilizcede "government" sözcüğü ile eş anlamlı olup “yönetim” anlamına gelmektedir. Bu biçimiyle demokrasi, halkın kendi kendisini yönetmesi anlamına gelmektedir.
KENT SOYLULUK VE YEREL YÖNETİM
Demokrasi kavramı, 19. yüzyıla gelinceye kadar bir söylemden öteye geçememiştir. Avrupa’ da uzun yıllar egemen olan feodal sistem, yeni bir sınıfın gelişmesi ve güçlenmesiyle sarsılmaya başlamıştır. Bu sarsılma sürecinde yeni kent soylu sınıf, pazar güvenliği ve Pazar sistemini düzenleyen ve sık sık değişmeyen tekdüze kurallar ile mülkiyet hakkı ve özgürlüklerini güvenceye almak için mutlak krallıkları desteklemiş ve Avrupa siyasal tarihinde mutlak monarşi döneminin ilk tohumları atılmıştır. Mutlak monarşilerin yenilgisiyle sonuçlanan bu süreçte feodal sistem tasfiye edilmiş, ancak kent soylu sınıfın istekleri ve özlemleri tükenmemiştir.
Güçlenen kent soylu sınıf, çıkarlarını, mutlak monarklar aracılığıyla yönetilen bir düzen yerine, kendi temsilcileri eliyle yönetileceği parlamenter bir sistem ile sağlamlaştırma yollarını aramaya başlamıştır. Bu süreçte kent soylular, krala karşı parlamenter mücadeleyi desteklemişler ve parlamenter demokrasinin, Avrupa’ daki temellerini atmışlardır. Parlamenter demokrasi, niteliği gereği, temsili bir demokrasi modelidir. Günümüz toplumlarında en çok uygulanan yönetim biçimi olarak temsili demokrasi, halkın, kendi kendini seçtiği temsilciler aracılığıyla yönetmesi modelidir.
TEMSİLİ DEMOKRASİ VE ADEM- İ MERKEZİYETÇİLİK
Temsili demokrasinin en temel ilkesi, halkın kendi seçtiği temsilciler eliyle yönetilmesidir. Temsili demokrasi, halkın yönetime katılması açısından en gereklisi ise yerel yönetimlerdir. Yerel yönetimlerin doğuşu ve yeni bir sınıf olarak kent soyluların yükselişi arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır.
Yerinden yönetim ya da yerel yönetim, yönetim bilimi’ nde “adem-i merkeziyet” olarak bilinen bir kavramdır. Türkiye’ de temel olarak yerel yönetim geleneğinin yalnızca köylerde olduğu söylenebilir. 19. yüzyıla kadar mülki amir olan kadı, imamlar ile birlikte mahalleleri yönetirdi. Buna ise bir yerel yönetim sistemi değil, taşra yönetimi sistemi demek daha uygundu. Kadı ve imam, padişah tarafından atanıyordu.

Türkiye' de ilk yerel yönetim olarak değerlendirilebilecek olan köy muhtarlığı 2. Mahmud döneminde görülmektedir. Merkezin taşraya hizmet götürememesinden kaynaklı olarak ortaya çıkan köy muhtarlığı; Tanzimat Dönemi sonrasında Batı’ dan taklit olarak alındıkları ve ülkeye özgü merkeziyetçi yapı gereği örgütlenemedikleri görülür.

Batı’ da ise 13. yüzyıl öncesine dayanan, iktidar mücadeleleri ile güçlenip pasifleştirilerek; mali ve yönetsel özerkliğe sahip yerel yönetim birimlerine dönüşen belediyeler, bize 1855 yılında ülkemize gelmiştir.
Yerel yönetimler, katılımcı demokrasinin en önemli araçlarından birisi olarak kabul görmüştür. Prens Sabahaddin döneminde ilk dile getirilen adem- i merkeziyetçi yapı, bayındırlık ve imar gibi idari işleri yerel yönetimlere bırakması gerektiğine vurguda bulunmuştur. Osmanlı' nın kurtuluşu için Jön Türkler ile demokratik mücadelesinde, bu fikirleri geri planda kalmıştır.

Hiç yorum yok: