1571 yılında Yemen valisi Özdemir Paşa, lezzetine hayran kaldığı kahveyi İstanbul’ a getirmiştir. Türkler, pişirme yöntemini değiştirerek bugün Türk kahvesi olarak bilinen kahveye adını vermiştir. İstenilen miktarda su, şeker ve kahve ile oluşan bu içecek; telvesinden oluşan fal ile de sosyal bir oluşturarak insanları bir araya getirmektedir. "Neyse halim, çıksın falım" diyerek kapatılan fincanlar, insanların inanmadıklarını dile getirseler de mutlaka bir kez baktırdıkları, iç dünyasını aydınlatmak için kullanılan araçtır. Her falın sonunda "İnanmıyorum ama.." diyerek umutlarının çıkmasına medet ummuştur.
Fincanda kalan telveden oluşan şekilleri yorumlamanın mantığında 6. duyu ile hissetme vardır. Bir fincanın 40 yıl hatırı vardır sözü de 6. duyu organı ile kurulan sosyal ortamda güven simgesini oluşturur. Bu nedenledir ki "kız isteme" merasimlerinde Türk kahvesi ikramı, geleneklerimizde yer edinmiştir.
Yazısı için "serçe" rumuzlu yazara teşekkür ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder