Duyguların bir formu vardır... Gören gönül, bilir. Gözler değil.
O form, zamanla şekillenir. Dönüşür...
Kimi saldırgan köşelere; kimi herkesten saklayan, aydınlıktan nasipsiz odalara; kimi ilk aşklarının mahcup dokunuşlarına; kimi küçük masallarla sırdaş hayallere benzetir formunu.
İnsan, ilk yıllarında atılan temelin üzerine usul usul katları çıkmaya başlar. Mimari plan, bir fikirdir. Elbette bu süreç en zor sorularından birini insana sordurur:
"İnsanı bugüne kadar şekillendiren, ailesinin verdiği temel ile yaşanmışlıklar (örseleyici yada katkı sağlayıcı deneyimler) arasındaki uyumsuzluğun nedeni nedir?"
Sözleri:
Utanmadan,
Yaralıyorlar birbirlerini
Hayır, dünya böyle olmamalı...
Hayat tatlı olur;
Kalpler, birbiri için ağladığında,
Kendileri için endişelenebildiklerinde...
İşte bu hakikat, İşte!
Neden milletin kalbi taşa dönmüş?
Ey gözyaşlarım, geri dönün (boşuna akıyorsunuz)!
Hangi fiyata satıyorlar ve satın alıyorlar birbirlerini?
Bu kadar hüzün yeter...
Ey gözüm; akma, akıtma yaşını artık...
Kin eken, söyle nasıl gül biçsin?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder