Ego' dan kaçış, batı tarafından "ötekileştirilen"; doğu' nun tasavvuf yapısında, "Nefs' ten kaçış" olarak aynı anlamı taşımamaktadır.Ego, ideallerin oluşturulduğu bir benlik katmanıdır.Ego, farkı fark eden zihindir...
Kendisinden icazetli, kendisinin otoritesine uyruk kılınmış olan “ötekilere” hoşgörülü olabiliyor farkı fark edebilen (Ego). Spinoza, "Eğer ben doğruyu biliyorsam ve sen cahilsen, senin düşüncelerini ve yolunu değiştirmek benim ahlaki görevimdir, böyle yapmaktan geri durmak bencillik olur" demişti.
Realist dönem, Avrupalı sömürgeci devletlerin, sömürgeciliklerini haklı çıkarmak için sömürgeleştirdikleri "ötekiler" i aslında adam ettiklerini, uygarlaştırdıklarını, kalkındırdıklarını, tarihin rayına oturttuklarını savunurken başvurdukları “beyaz adamın yük (ümlülüğ) ü” (white man’s burden) açıklaması buradan gelmektedir. Farklı olanı fark edip, farklı olana hoşgörülü olmak; ötekini kendi haline bırakmak diye bir şey yoktur ego' da. Ötekini asimile etmek, evcilleştirmek,öteki olarak dışlamak, yoketmek vardır.
Etnosantrizm' in “ethnos” u değerlendirecek olursak, avrupalıyı "hükümran özne" kıldığı söylenebilir. Boşluğun kaosuna çözüm olarak düşünülen “düzen”, kendine biçilen “öteki” kimliğini de okuyup; kendini, "Avrupalının bakışıyla gören" ülkelerde de böyle olduğunu görüyoruz.
Etnosantrizm' in “ethnos” u değerlendirecek olursak, avrupalıyı "hükümran özne" kıldığı söylenebilir. Boşluğun kaosuna çözüm olarak düşünülen “düzen”, kendine biçilen “öteki” kimliğini de okuyup; kendini, "Avrupalının bakışıyla gören" ülkelerde de böyle olduğunu görüyoruz.
Bir “öteki”, "bilen" konumundaki hüküm süren gücün (öznenin) bildiği “nesne” olarak yazılıyor.Bauman’ ın deyimiyle “düzen ve ilerleme ordusundan şerefsizce ihraç” edilmeleri gerekiyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder