Etik ve siyaset

Etik, "nasıl yaşamalıyım?", "iyi nedir?", "kötü nedir?" gibi sorulara cevaplar arar. Bu sorular, tüm insani eylem alanlarını, siyasal olanları da kapsayacak şekilde genişletilebilir.
İnsanın kendi kişiliğini oturtması ve cemaat kimliğinden farklı bir öznel kimlik edinmesi anlamındadır bireyselleşme. Demokrasinin koşullarından biri olan bireyselleşme, sanayi devriminin bir armağanıdır doğu toplumlarına...
Modern yaşamın kapsamındaki bireyselleşme, beraberinde çoğullaşmayı da getirmiş ve bu çoğulluk, siyaset alanında kriz olarak değerlendirilmiştir.
Kriz, otoritenin çöküşü ve ahlaki boşluğa yol açan kaynaktır.
BİREYSELLİK ( İndividualisation )
Birey, günümüzde her türlü düzenin temel birimidir. Artık her insan, kendinin otoritesi, rehberi, sınır koyucusuydu. Kendi eyleminin hakemi olan birey için; Rousseau, insanların hem bireysel, hem de grubun ahlaki bağlarının sınırlarını paylaşacakları bir kuram formüle etmiştir. Kuramda: Birey için, sorumluluk taşımayan bir eylemin olduğu herhangi bir yapı özgür olamaz. Özgürlük, iradenin kullanıldığı derecede ve sorumluk ile mümkündür. Böylesi bir siyasal yapının yokluğunda, insan köle olacaktır.
Nihilizm - Faydacılık
Modern dünyada, topluluğun (cemaatin) alternatifi olarak, bireyin aşırı derecede vurgulanması, nihilizmi ve faydacılığı ön plana çıkarmıştır. Nihilizm' de, üstün otorite ( Allah ) ortadan kalkınca; hem fail, hem de eylemlerinin ahlakiliğini sorgulayan nedenler ortadan kalkacaktır. Bu sefer "ahlak" yerine "çıkar" veya "iktidar" kararı belirleyecektir. "iyi" ve "kötü" nün ne olduğunu tespit etmek bile imkânsızlacaktır.
Çıkara ve iktidara hizmet eden tüm eylemler “iyi” olacağı için, anlam kaybına uğramış bir bireye "özgürlük" hiç bir şeydir. Siyasi ortamda ise, ulaşılan her amaç, yeni bir amaç için araca dönüşecektir. Tüm araçlar, meşruluğunu amaçlardan aldığından, modern yapılarda her yeni teşebbüs, yeni bir meşrulaştırma ihtiyacı doğuracaktır.
Pastoral iktidar - Çoban (iktidar)
Michel foucault, "bireyselleştirici iktidar" olarak ifade ettiği olguyu batı toplumunda devlet; "bütünleşme", "akrabalık", "inanç" gibi sistemleri geliştirebilmek adına, toplumsal grupların özerkliğini ve işlevlerini zayıf düşürerek yapmıştır. “Çoban iktidarı” böylece şekillenmeye başlamıştır.
Çoban, bir toprak parçası üzerinde değil , daha ziyade bir sürü üzerinde iktidar kullanır. Tanrı, çobanın sürüsüne bir toprak bahşeder ya da vaad eder. Çoban da, sürüsünü toplar, bir araya getirir ve önderlik eder. Tüm uzlaşmazlıklar, bir çoban önderliğinde kaybolur... Foucault, iktidar ve özne arasındaki analizinde; devletin devletlerarası mücadeleden çıkıp bireylere ve bireysel alanları belirtmiştir. Ona göre; devlet, kamusal alanları değil de, hastalık, delilik, cinsellik gibi mikro konulara yönelmiştir.
AHLAK
Ahlak, doğru ile yanlışı ayırmaktır. Habermas, ahlakı; tarihsel, siyasal ve ekonomik sonuçları açısından değerlendirmiştir. Ayrıca, toplumsal denetimin devlete geçmesi ile beraber, toplumsallaştırma işlevinden bazılarını da kaybettiğini belirtir. Bu kayıp Sonucunda, "laik" ve "ilahi" kaynaklı iktidarların kurumsal olarak ayrışmasına neden olmuştur. Ulus devletler için en ciddi sorun, görece türdeş olmayan bir toplum üzerinde hüküm sürdürmektir. Heterojen olan toplumunda düzen, katı bir tarzda merkezileşmiş devlet olmaksızın sürdürülebilir gözükmemektedir.
Tarihsel mitler oluşturmak, bu mitlere ahlaki bir bağ ile bağlanmayı teşvik etmek, devletin sıkça başvurduğu taktiklerdir. Siyasal iktidar, uyrukların itaatinden var olabilir ancak... İktidarın doğası hegemon temellidir. Hegemon mücadele, yalnızca üretim araçlarının mülkiyeti üzerine değil, aynı zamanda zihniyet ve değerler üzerinedir.

SONUÇ
Modernleşme sürecindeki toplumlarda geleneksel yapıda dinin işlevini ideoloji ve akıl yüklenmiştir.

İnsanın modernleşme sürecinde, Bacon’ un dediği gibi; amaçlar ile araçların yer değiştirip, araçların amaç olması sonrasında insanoğlunun yaşamı anlamlandıramamasına, yabancılaşmasına neden olmuştur.
İktidar, siyasetinin hâkim olduğu, özgürlük ile maddiyatın özdeşleştiği, "güçlünün haklı" olduğu, merkezi değerlerin yitirildiği ortama düzen getirmesi gerekir; yoksa ahlak veya haklılık iddiası boştur.

Hiç yorum yok: