Devlet egemenliği ve Uluslararası Hukuk

Uluslararası hukuk, devletlerin birbirleriyle ve diğer uluslararası hukuk kişileriyle olan ilişkilerinde uygulanan hukukun tümünü ifade eder. Ulusal hukuk sistemlerinden yasa koyucu üstün bir otoritenin ve zorunlu yargı yetkisine sahip, bağlayıcı kararlar alabilen bir yargı
organının olmaması özellikleri ile ayrılır.

Uluslararası ceza hukuku, uluslararası hukukun ceza hukuku ile ilgilenen kısmı olarak tanımlanabilir. Uluslararası ceza hukukun ilgi alanına uluslararası suçlar ile ulusaşan suçlar girer. Bu ikisi arasında nitelik farkı vardır. Uluslararası suçlar, sadece zarar verdikleri devlet ve toplumun değil tüm uluslararası toplumun güvenliğini tehlikeye atan fiillerdir.

Uluslararası hukuk, uyuşmazlıkların silaha başvurmadan diplomatik çözüm yollarına, uluslararası mahkemeler aracılığıyla başvurarak, uluslararası barış ve güvenliğin sağlanması olarak ifade edilebilir.
İkinci Dünya Savaşı sırasında insanlığın maruz kaldığı hukuk ihlalleri karşısında henüz savaş bitmeden, suçluların yargılanması gereği vurgulanmıştır. 1943 Moskova Bildirisi' nde, müttefik devletler, nazi savaş suçlularının; yerel suçlarda, fiilin olduğu ülkelerin ulusal mahkemelerince oluşturulacak uluslararası bir komisyon tarafından cezalandırılmaları gereğini vurgulamışlardır. Ancak cezalandırmanın yargı süreci sonucunda mı olacağı yoksa yargılama yapılmadan cezalandırma yoluna mı gidileceği konusunda karara varılamamıştır.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında, savaşın galipleri tarafından ve soğuk savaşın bitiminde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından kurulan bu geçici nitelikte mahkemelerin, evrensel yargı amacı taşımaktan çok, açık siyasal amaçları olan oluşumlar oldukları söylenmiştir.

GENEL OLARAK
Uluslararası Ceza Mahkemesi statüsünün ilgili maddesinde: Ulusalüstülük(supranationalism), uluslararası bir örgüt tarafından alınan kararların devlet tarafından herhangi bir işlem yapılmasına gerek olmaksızın, devletin ülkesi ve vatandaşları üzerinde etki doğurmasıdır.

Uluslararası Ceza Mahkemesinin ulusalüstü özelliklerinden en önemlisi, "hüküm verme" özelliğidir.
"Bağımsızlık", mahkemenin bir diğer özelliğidir. Kuruluş aşamasında büyük tartışmalar sonucunda, mahkemenin, Birleşmiş Milletler' in bir organı olarak değil, Birleşmiş Milletler ile ilişkileri bir antlaşma ile belirlenen bağımsız bir organ olarak kurulması kararına varılmıştır. Bu karara varılmasında mahkemenin güvenlik konseyinin vetosundan korunmak istenmesi etkili olmuştur. Ancak bağımsızlığın kabul edilmesine rağmen güvenlik konseyine, statünün 16. maddesiyle "soruşturma" ve "yargılamaları bir yıl erteleme" yetkisi verilmiştir. Nitekim Amerika Birleşik Devletleri' nin baskısıyla Bosna’ da görev yapan barış gücü askerleri bakımından soruşturma açılmasına bir yıl süreyle ara verilmiştir. Bu durum mahkemenin bu özelliğiyle politik etkilere ne kadar açık olduğunun iyi bir göstergesi olmuştur.
EGEMENLİK KAVRAMI
Egemenlik (sovereignty) kelimesi Latince’ de: "güçler arasında en üstün olan" anlamına gelen supreanus’ tan türemiştir. Egemenlik, soyut bir kavram değil; devletlerin uygulamaları sonucunda türemiş bir kavramdır. Yargılamada son sözü söyleme hakkından, yürütme gücünü kullanma yetkisine ve yasa yapma gücüne doğru gelişim göstermiştir
Jean Bodin egemenliği "bölünemez, devredilemez ve sınırlanamaz güç" olarak tanımlamıştır. Kuşkusuz, bu tanımda, 16. yüzyılda kilise ile devlet arasında yaşanan güç mücadelelerinin etkisi büyüktür.

18. yüzyıla gelindiğinde Fransız İhtilali' nin de etkisiyle mutlak egemenlik kuramları ortaya çıkmıştır. Bu kuram, "savaş" ve "barış yapma" yetkilerini devletin insiyatifine bırakmıştır.
Modern egemenlik kaynak olarak; "Tanrısallıktan toplumsallığa, toplumsallıktan ulusallığa" doğru gelişim göstermiş, bu gelişim sürecinden geçerek, Fransız İhtilali' nin sonucunda ulusal egemenlik halini almıştır. Ulusal egemenlik, hiç bir şekilde ortaklık kabul etmeyecek şekilde milletin egemenliğidir.
BEŞERİ EGEMENLİK
Millete dayanan egemenlik iki farklı biçime sahiptir. Halk egemenliği, belli bir dönemde yaşamakta olan bireylerin egemenliğidir. Ulusal egemenlik ise belli bir dönemde yaşamakta olan
değil, fakat geçmiş ve gelecek nesilleri kapsayan soyut varlık olan ulusun egemenliğidir.

Modern egemenlik anlayışının köklü değişimler geçirmeye devam ettiği günümüzde, ulusal egemenlik bakımından uluslararası hukukta olaşabilecek tartışmalı kararlarda, mahkemenin tartışılan olgusu olan: "Statüye taraf olmayan devletler üzerinde yargı yetkisi kullanması" dır. Taraf olunmayan bir antlaşmanın devlet hakkında sonuç doğurması ulusal egemenlik anlayışıyla bağdaşamaz. Bu özelliğiyle mahkeme taraf olmayan devletler bakımından ulusal egemenlik ilkesine aykırı görünmektedir. Bu durum, ulusal egemenlik olgusu ile çelişir görünmektedir.
Konuyla ilgili:
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına karşı, İnsan Hakları himayesi

Bosna Hersek' te gerçekleştirilen askeri müdahelenin Uluslararası Hukuk' ta yeri

Hiç yorum yok: