Zebra koşusu

Siyah - beyaz’ dır zebra.
Derisi siyahtır da...
Şeritleri mi beyazdır?

Derisi beyazdır da...
Şeritleri mi siyahtır?

Senin niyetine bağlıdır... Kimine göre, "ak" tır. Kimine göre, "kara".
"Can" dır halbuki.

Asidir.
Gem vuramazsın. Sırtına binemezsin.
Ama, barışçıldır. Kimseye zararı yoktur.
Ki, o yüzden "av" dır.
"Hedef" tir.
Buna rağmen...
Saklanmaz. Açık alanlarda gezer.
Merttir.

Türkçe...
İngilizce, İtalyanca, Lehçe, Danca, Macarca, Çekçe, Portekizce, Rumence' de aynı kelimedir, "zebra"dır.
Evrenseldir. Eşek gibi değildir.

Önsezilidir.
Kimine göre "ak", kimine göre "kara" olan şeritleri, her birinde farklıdır, parmak izi gibidir. "Nüfus kâğıdı" gibidir...

Parçalayıcı dişleri, yırtıcı tırnakları, uçacak kanatları olmadığı halde; sanki piknik yapıyor gibi gayet rahat, serinkanlı yaşayabilir o vahşi ortamda. O şeritleri sayesinde...

Çünkü...

Baş düşmanı "renk körü" dür. Yeşili, sarıyı, siyahı, beyazı ayırt edemeyen; ilk gördüğüne şuursuzca saldırmak isteyen aslan, açık alanda hareketsiz duran zebra’ yı gözden kaçırır. Kavurucu sıcakta topraktan yükselen buhar, görüş alanını titreştirir. Zebra şeritlerini, salınan ot yığınlarına benzetir. Kafası karışır. Pusuya yatar. Hata yapılmasını bekler...
Bi kıpırdasa... Saldırır!

Ama hangisine? Topluca gezinen zebralar, çil yavrusu gibi dağılır. E, hepsi birbirine benziyor. Birini gözüne kestirip saldırı planı yapamaz... Ona mı, buna mı derken, kafası iyice karışır. Yetişti yetişti, yetişemedi; birini yakalayayım derken, hepsini elinden kaçırır...

Yani?
"Ortam doğalsa...
Hayatta kalır."

Peki ya, ortam doğal değilse?

Aslandan kaplandan, timsahtan paçayı kurtarır ama "mertliği bozan" ın hedefi olur.
Kafaya koymuştur avcı... Zebrayı indirecektir!


Hangisi? Fark etmez. "Zebra, zebradır..." Bakar dürbünle, tetiğe basar, drannn!

İşte o anda...
Başlar zebra koşusu.

Drannn sesiyle birlikte "start" verilmiştir. Etrafta aslan, timsah filan görmedikleri için; düzeni bozup birbirlerinden ayrılmazlar ama, bi sakatlık olduğu belli... Topluca, çılgınlar gibi koşarlar. Kaçıp yırttılar sanırlar.

Hiçbiri düşmez. Herhalde ıskaladı diye düşünülürken avcı gülümser.

Koşarlar, koşarlar, koşarlar... Üç dakika, beş dakika... Biri tökezler, düşer... "Ölmüştür!"

Çünkü, süzülen mermi saplanmıştır vücuduna. O an ölmüştür aslında. Farkında değildir... İçgüdüsel olarak kanı boşalana kadar koşar, koşar... Son damla, düşer...

Zebra koşusudur bu! (Alıntı - Bekir Coşkun)

Hiç yorum yok: